“Bu bana yetiyor. Ben böyle mutluyum.”

2014’ün Haziran ayıydı. TÜRKONFED’in yıl içinde Anadolu’da yaptığı toplantılardan birine katılmak için Isparta’ya gitmiştik.

Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen çok sayıda iş insanının katıldığı toplantı sonrasında ev sahibi dernek IGSİAD (Isparta Girişimci Sanayici ve İşadamları Derneği) konuklara Isparta’yı gezdirdi.

Isparta deyince hâliyle gül bahçeleri geliyor akla. İlk önce gül bahçelerini gezdirdiler bize, sonra da (adını şimdi hatırlayamadığım) bir köye gittik.

Köyde, geleneksel yöntemlerle gül yağı üreten küçük bir atölyeye uğradık. Atölyenin sahibi İsmail Amca karşıladı bizi, atölyeyi gezdirdi.

Atölye derken, bir çardağın altına yapılmış ocağın üstüne oturtulmuş küçük metal bir imbik ve birkaç cam damacana… Hepsi bu!

“Bu sözün üzerine kitaplar yazılır,” falan gibi afili lafların anlamı yok ama…

İsmail Amca geziye katılan iş insanlarına gül yağının nasıl yapıldığını kurduğu tertibatı göstererek kısaca anlattı.

“Bu kazanı yarısına kadar su koyup, üstüne gül yapraklarını dolduruyoruz. Sonra altındaki ocağı yakıyoruz. Hepinizin bildiği damıtma yöntemi ile buharlaşan su imbikten bu damacanaya akıtılıyor. Damlayarak damacanaya dolan su bekletilince bir süre sonra üzerinde ince bir tabaka gül yağı birikiyor; sonra bu gül yağını şırınga ile alıyoruz.”

Yani… Ne kadar çok gül yaprağı toplanıp damıtılırsa, o kadar çok gül yağı elde ediliyor. Daha çok gül yağı da daha çok para demek!

Bizimle birlikte geziye katılan iş adamlarından biri, “Gördüğüm kadarıyla günlük üretim kapasiteniz birkaç damacana gül suyu ile sınırlı. Neden imbik sayısını artırıp daha büyük bir tesis kurmuyor, daha çok gülyağı üretmiyorsunuz; bu şekilde daha kazançlı olmaz mı?” diye sordu İsmail Amcaya…

İsmail Amca bu soruya çok kısa bir cevap verdi:

“Bu bana yetiyor. Ben böyle mutluyum.”

Ne soruyu soran iş adamı konuk ne de bizler bu cevap karşısında bir şey söyleyemeyip, gizli bir hayranlıkla içten bir şekilde gülümsemiştik.

“Bu sözün üzerine kitaplar yazılır,” falan gibi afili lafların anlamı yok ama İsmail Amcanın hayata bakışını da çok güzel anlattığını kabul etmek gerek.

O gün İsmail Amcanın ve atölyesinin fotoğrafını cep telefon ile çekip, mevzuu kısaca anlatan birkaç satır yazı ile Facebook’ta paylaşmıştım. Facebook’un anıları tekrar paylaştığı bölümü hatırlattı bugün. Ben de “Bu yazıyı biraz toparlayıp, tekrardan yazayım, sitede de bulunsun.” dedim.

Evet… Fotoğrafta İsmail Amcayı ve küçük atölyesini görüyoruz.