Farkında mısınız?.. “Kentsel dönüşüm”ün girmediği eski mahalle kalmıyor gibi.
Eski mahalle derken… Yıkık dökük, harap, altyapıdan da üstyapıdan da yoksun, kentin göbeğinde olmasına karşın kentin onlarca yıl uzağında kalmış mahalleleri kastetmiyorum sadece!..
Kent yaşamının ne olduğunu çok uzun yıllar önce öğrenmiş, kent yaşamının hakkını fazlasıyla veren, hatta kent kültürünün oluşmasına azımsanmayacak katkılar koymuş, binaları 40-50 yıllık eski binalar olsa da kendileri çağın tam merkezinde olan insanların yaşadığı, altyapısındaki üstyapısındaki eksikliklere karşın kentin birçok mahallesine göre “modern” denebilecek yerleşim alanlarından söz ediyorum…
“Kentsel dönüşüm” başlarken, Türkiye’nin acı gerçeği olan depreme hazır kentler oluşturmak hedefleniyordu…
Bu mahallelerdeki 4-5 katlı, 8-10 daireli apartmanlar yıkılıyor ve yerine mevcut apartman nüfusunu yediye, sekize katlayan yeni konutlar yapılıyor.
Binalar yenileniyor, 30-40 yıllık eski binaların yerine pırıl pırıl, her yönüyle modern konutlar yapılıyor ama… Cadde aynı cadde, sokak aynı sokak!.. Park, bahçe, yeşil, alt yapı?..
Eskiden neyse, yine o!..
Oysa “kentsel dönüşüm” başlarken, Türkiye’nin acı gerçeği olan depreme hazır kentler oluşturmak hedefleniyordu… Her türlü altyapıdan yoksun, sadece fiziksel olarak değil, sosyal ve kültürel olarak da kent yaşamından on yıllarca uzakta olan mahalleleri bugüne taşımak, havasıyla, suyuyla, ulaşımıyla, yeşiliyle, sosyal donatılarıyla çağdaş yaşam alanları kurmak amaçlanıyordu.
Bu “kentsel dönüşüm” modelinden rahatsız olan o kadar çok müteahhide rastlıyorum ki!
Peki harcanan bu kadar emeğe, paraya rağmen bu hedefe doğru yüründüğünü söyleyebilir miyiz?..
“N’olacak bu memleketin hali?” kıvamındaki dost sohbetlerinde mevzu bu konulara çok sık geliyor. Bu “kentsel dönüşüm” modelinden rahatsız olan o kadar çok müteahhide rastlıyorum ki! Çok samimi bir şekilde eleştiriyor bu “kentsel dönüşüm modeli”ni ama bu koşullarda yapacak çok fazla bir şey olmadığını söylüyor. “Keşke,” diyorlar, “Kentsel dönüşüm çalışmaları ‘ada bazında’ yapılabilse… Bu şekilde, eski binayı yıkıp yerine yenisini yapmakla kalmaz, parkı bahçesi, otoparkları, alıveriş merkezleri, spor alanlarıyla donatılmış modern yaşam alanları kurma imkânımız olurdu. Ama… Ne yazık ki olmuyor, olamıyor. Bu durumdan biz de şikayetçiyiz ama elimizden bir şey gelmiyor.”
Oysa… Sorunun en önemli muhatabı olan sektör temsilcileri bile bu durumdan rahatsızsa, yapacak bir şey mutlaka vardır. Olmalıdır da.
“Kentsel dönüşüm” çalışmaları başlayalı çok zaman olmadı ama daha çok uzun yıllar devam edecek gibi görünüyor. Etmelidir de.
Mevcut yeşil alanlarımızı kaybetmek bir yana, aksine çoğaltarak; mevcut trafik sorunumuza yeni sorunlar eklemek bir yana, aksine çözerek; kent yaşamının sadece çok katlı apartmanlardan ibaret olmadığını unutmak bir yana, aksine hep hatırlayarak acilen bir şeyler yapmak gerekiyor.
Yerel yöneticiler, yapı sektörü temsilcileri, kent planlayıcıları, üniversiteler, STK’lar ve kentin geleceğinden kendini sorumlu hisseden herkes… Bu konuyu öncelikli olarak ve ciddiyetle düşünmeli.
…
* Bu yazı, HOME&OFFICE CONCEPT dergisinin “Aynen Öyle!” sayfasında yayımlanmıştır. (2017)