Bu yazıya internette rastlamış, beğenmiş ve Facebook’ta paylaşmışım. Yıl 2017’ymiş.
Geçen günlerde Facebook hatırlattı, ben de o içerik kasırgası içinde kaybolmasın diye olduğu gibi buraya da alayım istedim.
.
Aslı var mıdır yok mudur bilmiyorum. Belki de, geçtiğimiz günlerde haberi de yapılan çakma Can Yücel, Nazım Hikmet şiirleri gibi bir şeydir?..
Belki de gerçektir?..
Neyse…
Mevzu Muhteşem Süleyman zamanında geçmekte.
Okuyalım bakalım:
Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini öğrenmek için güzel bir hatla yazdığı mektubu Yahya Efendi’ye gönderir…
“Bir devlet hangi hâlde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur?”
Yahya Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:
“Neme lâzım be Sultanım!”
Bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez. Nihayet kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir.
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de ‘neme lâzım’ deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir…”
.
NOT: Yazının sonunda da “İlgili mektup, Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir.” diye bir not vardı.