1963… Gelibolu’nun Kavak köyünde doğdum.

Pek kalmadık Kavak’ta, Gelibolu’da. Ben birkaç aylıkken Adana’ya geldik. O nedenle, “Doğduğumdan beri Adana’dayım. Ben Adanalıyım.” diyorum.

İlk, orta ve lise Adana’da tamamlandı.

Mimar Kemal İlkokulu, Atatürk Ortaokulu, Borsa Lisesi…

Sonra üniversite.

Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nin (YÖK’ten önceki adı: Temel Bilimler Fakültesi) Fizik Mühendisliği bölümünü bitirdim.

11 yıl kadar PTT’de (daha sonraki adıyla Türk Telekom) mühendislik yaptım.

1996’da arkadaşım Sefa Sofuoğlu ile birlikte reklamcılık, yayıncılık ve halkla ilişkiler alanlarında faaliyet gösteren Öncül Sefa iletişim Hizmetleri’ni kurduk ve reklamcılık yapmaya başladım.

70’li yılların başlarında hayatıma “Teksas Tommikis”ler, “Tarkan”lar girdi, çizgiye, yazıya ilgi duymaya başladım. Sonra GIRGIR’la tanıştım, mizah ve karikatür başımın tacı oldu.

15 yaşındaydım; ilk karikatürüm 1978 yılında GIRGIR’da yayımlandı. Bende hava bir milyon!..

Yazmayı… Daha doğrusu, bir şeyler anlatmayı çok seviyorum.

O tarihlerden sonra da yazı çizi işleri hayatımdan hiç eksik olmadı.

Üniversitede öğrenciyken Yeni Adana Gazetesi’nde gazetecilik yaptım bir dönem…

Ekspres ve Güney Haber gazetelerinde mizah sayfaları hazırladık Adanalı ve Mersinli karikatürcü arkadaşlarla… Sergiler açtık… Söyleşiler yaptık…

Gırgır, Fırt, Çivi, Avni… Yerel, ulusal… Bi’ çok mizah dergisinde, gazetede karikatürlerim ve yazılarım yayımlandı. Yayımlanmaya da devam ediyor…

Yazmayı… Daha doğrusu, bir şeyler anlatmayı çok seviyorum.

Kendi başımdan geçen, başkalarının başından geçen öyküler…

Anılar… Gezip gördüklerim… Duyduklarım…

Mırıldandıklarım… Homurdandıklarım…

Anlatmayı seviyorum ama anlatmaya üşeniyorum. Konuşmak yoruyor beni… Dinlemek de!

İyi ya da kötü, neşeli ya da hüzünlü, güzel ya da çirkin… Farklı olan her şey dikkatimi çeker… Çoğu zaman beni bulur! Hoş, onlar beni bulmasa da ben kurcalar bulurum eksantrik öteberileri…

İyi bir gözlemci olduğumu söyleyebilirim ama aynı güzellikte bir anlatıcı olduğum konusunda şüphelerim var!

Anlatmayı seviyorum ama anlatmaya üşeniyorum. Konuşmak yoruyor beni… Dinlemek de!

Belki de o yüzden yazmayı daha çok seviyorum. Gerçi çoğu zaman yazmaya da üşeniyorum.

Son 6-7 senedir fotoğraf çekmeye başladım vaktim oldukça… Hoşuma gidiyor tek başıma uzun yürüyüşler yapıp bir şeylerin fotoğrafını çekmek, sonra onları paylaşmak…

Paylaşmak deyince… Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya mecraları ne güzel oldu di’ mi?.. Çektiğimiz fotoğraflarımızı, yazdığımız yazıları, sevinçlerimizi, öfkelerimizi, bazen de gevezeliklerimizi tanıdık tanımadık birileri ile paylaşıyor, mutlu oluyoruz. Beğenen okuyor, takip ediyor, beğenmeyen ekranı kaydırıp transit geçiyor ya da olumsuz yorumlarını insafsızca iteliyor!..

Boş verin siz… İşinizde olun… İyi oldu iyi.

Neyse… Bu kadar yeter sanırım.

Neticede “özgeçmiş” sayfası bu… Oturup uzun uzun hikâye yazacak hâlimiz yok.

Sevgiyle efendim…

Saygıyla…

Muhabbetle…

| Mustafa Öncül