Ciğerci Hulusi

Peşin söyleyeyim… Adanalı olduğum için demiyorum.

Ciğer Adana’da yenir.

Her yerde şu ya da bu şekilde… Lezzetli, çok lezzetli ciğer kebapları ya da yemekleri vardır; saygımız da sevgimiz de sonsuz elbet ama…

Ciğer Adana’da yenir.

E Adana’da olmayanlar, ciğeri Adana’da yiyemeyenler, canı ciğer çektiğinde Adana ciğerini bulamayanlar ne yapacak peki?..

Kısmet tabii ki!..

Şans, kader kısmet!..

“Gel abi,” dedi Tansel, “Adana işi ciğer yapan bir yer var şurada. Dört beş şiş attıralım…”

Bir söz vardır… “Kul dara düşmezse Hızır yetişmezmiş” derler…

Sanırım beş altı sene önceydi… Doktor Tansel Turan’la İstanbul’da buluştuk… Gündüzü iş güç koşuşturmacasıyla geçen günün akşamında Kadıköy Çarşı’da rakı-balık muhabbetine oturduk… Gece geç vakit olmuştu… Hesabı ödedik, kalktık… Kalabalığı hâlâ azalmamış Çarşı’da yavaş yavaş yürümeye başladık… … Adana alışkanlığımız depreşti… “Şimdi bi’ ciğer ne güzel giderdi!..” dedim… “Gel abi,” dedi Tansel, “Adana işi ciğer yapan bir yer var şurada. Dört beş şiş attıralım…” Durur muyum?.. “Tamamdır,” dedim, “Hadi gidelim.”

Ciğerci Hulusi’yle o gece tanışmıştım.

Ondan sonraki yıllarda İstanbul’da olduğum zamanlarda… Canım ciğer çektiğinde… Çalınacak bir kapım oldu. Kadıköy’deysem uğradım; değilsem, yolumu Kadıköy’e düşürdüm…

Sumaklı soğanı, ezme salatası, pişmiş soğanı ve domatesi, yeşilliği, şalgamı, kimyonu, cömert ciğer servisi… Adana’yı aratmadı bana.

Ah bi’ de o tatsız lavaş yerine açık Adana pidesi olsa!..

Dadından yenmez!..

(Zorla değil ya… Alışamadım lavaşa… Sevemedim bir türlü!)

Not: Açık Adana pidesi derken (başka türlü söyleyenler de oluyor)… Mevzu şu:

Bu pide özel olarak pişiriliyor; sonra tam ortadan ikiye açılıyor ve kebap bu pide ile masaya geliyor. Bunu her kebapçı yapmıyor ama… Olunca… Eh yani!.. Ne diiim ki!.. Hele de Adana Kebabı bu pide ile bir başka oluyor.