Amerika’da, bir soygun sırasında hırsız banka içindeki çalışanlara bağırdı:
“Kıpırdamayın para devletin, hayatınız da sizindir!”
-Buna, anlık akılla ikna denir.
Hırsızlar çalmayı bitirince üniversite mezunu olan en genç hırsız, ilkokul mezunu en yaşlı hırsıza “Usta, kaç para aldık sayalım.” dedi.
Liderleri olan yaşlı hırsız bozuldu ve “Aptal mısın?!..” dedi, “Bu çok para ve saymamız uzun sürer, bu gece ne kadar para çaldığımızı haberlerden öğreneceğiz.”
-Bunun adı, tecrübedir.
Hırsızlar bankadan çıktıktan sonra banka müdürü şube müdürüne “Polisi ara hemen!” dedi. Şube müdürü, “Bekle,” dedi, “10 milyon dolar alıp kendimize saklayalım, daha önce zimmetimize geçirdiğimiz 70 milyon doları da ekleyelim.”
-Buna, akışına yüzmek ve durumu lehine çevirmek denir.
Banka müdürü, “Her ay soygun olsa çok iyi olur…” dedi.
-Buna, çok ileri gitmek denir.
O günkü haber bültenlerinde, bankadan 100 milyon dolar çalındığını bildirildi.
Hırsızlar parayı tekrar tekrar saydılar. Miktar, her seferinde 20 milyon dolardı. Hırsızlar çok sinirlendi. 20 milyon dolar için hayatlarını riske attılar.
Banka müdürü suya sabuna dokunmadan 80 milyon dolar aldı.
Maskeli hırsız ile kravatlı hırsız arasındaki fark, bilgiydi.
-Bunun da adı, bilgi eşittir altındır.
Banka müdürü milyoner olduğu için gülümsüyordu. Borsadaki tüm kayıplarını bu soygunla telafi etmişti.
-Bunun adı da, risk almaktır.
Gerçek hırsızlar çoğunlukla yüksek rütbeli olanlardır ama “hırsız” olarak tanınanlar, hep ev ve cüzdan hırsızları olacaktır.
…
Not: İnternetten alıntı olan bu kıssadan şöyle bir hisse çıkarılabilir mi acaba?
“Fırsatları değerlendirmek için, illa ki böyle olaylar yaşamak gerekmiyor. Değerlendirmesini bilen (!) için, deprem, sel, yangın gibi doğal afetler; savaş, ekonomik kriz, salgın hastalık gibi olağanüstü dönemler müthiş fırsatlar sunuyor.”