Odunun ve odunculuğun evrimi ;))

70’li yıllar… İlk ve ardından ortaokulda olduğum zamanlar…

Odun sobası vardı evimizde. Odun kışa girerken alınırdı. Baraj Yolu’nda, Veysel Karani Camisi’nin karşısında bir oduncu vardı. Rahmetli babamla giderdik oraya… 300-500 kilo odun… Babamın cebindeki paraya göre… Bazen daha fazla, bazen daha az… Oduncu, hemencecik, gözümüzün önünde keserdi odunları hızarda… Oradan bir at arabası çevirir, yükler götürürdük eve. Bahçede yağmur değmeyecek bir yere yığar, kışın hazırlığını tamamlardık.

Az önce bu reklam çıktı karşıma Facebook’ta… O günleri hatırladım.

“Vay arkadaş!” dedim, “20 kilosu 60 liraysa, tonu 3.000 lira eder. Tamam, odunun hızarda kesilmesini beklemek yok, at arabasına yükleyip götürmek yok…  İnternetten sipariş edeceğiz, gelecek ama… Kargocu o bir ton odunu eve çıkarır mı ki? Adamlar bir zarfı çıkarmayıp, apartmanın kapısının önüne bırakıp gidiyor… Bir ton odunu hayatta çıkarmaz!..”

Şaka bir yana…

Nerdeeeen nereye!.. ;))