Bir 9/11 yazısı: “Belki de hakkında hayırlısı budur?”

Türkiye’nin efsanevi 2001 krizi patlamış, her şey tepetaklak olmuş, herkes “N’olacak bu memleketin hâli?” diye söylenip, karalar bağlayarak ortada dolanıyordu.

Sonra ABD’den Kemal Derviş geldi, kameraların karşısına geçti ve “Hallederiz,” dedi, “Merak etmeyin.”

Nedendir bilinmez, hemen herkes güvendi Kemal Derviş’e; ilginç bir inandırıcılığı vardı.

Ülkece vaziyetlerin düzelmesini beklemeye başladık. Her şey düzelecek, eski güzel günlerimize dönecektik…

Önümüz bahardı; sonrası yazdı… Sonbaharla birlikte, ekonomideki ve günlük hayatımızdaki düzelmenin hızlanacağı söyleniyor ve biz de buna inanıyorduk. (İnanmak zorundaydık! İnanmayıp da ne yapacaktık?)

Bahar geçti, yaz geçti…

Eylül geldi…

Sonbahar başlamıştı.

Güzel günler yakındı.

11 Eylül deyince benim aklıma ilk önce, o gün Tekel bayiinde yaşadıklarım, izlediklerim ve “Bizim 2001 krizi n’olacak?” diye dertlenmem geliyor.

Bir görüşmeden çıkmış iş yerine dönüyordum… Sigara almak için bir tekel bayiine girdim; küçücük dükkanın içi ana baba günü!.. Herkes tavana yakın yükseklikte bir dolabın üzerine konmuş 37 ekran tüplü televizyondan bir şeyler izliyor… Önce at yarışı izliyorlar diye düşündüm… Baktım, at yarışı falan değil. Film gibi bir şey… Sordum, “Hayırdır ne bu?” dedim. “Amerika’da gökdelene uçak çarpmış abi.” dedi kalabalıktan biri. “Hadi ya!” dedim, “Nasıl olmuş?..” İşte tam o anda, “Lan lan lan!..” sesleri arasında ortalık hareketlendi ve bir uçak daha gözümüzün önünde gökdelene çarptı. Kalabalıktan “Hassktiiir!.. Uçak gökdelenin DIIIIT’ına kodu!..” nidaları yükseldi… Bir yandan oradan ayrılmadan ne olup bittiğini izlemek istiyorum, bir yandan da yolun üzerine bıraktığım arabaya ceza yazılmadan gitme derdindeyim… Parayı koydum tezgâhın üzerine, “Bir kısa Marlboro,” dedim, “Beyaz.” Adam uzattı sigarayı, parayı ödeyip çıktım dükkândan.

Dükkândan çıkıp arabaya bindiğimde, aklımda ne gökdelen vardı, ne de gökdelene çarpan uçak! Yemişim Amerika’sını!.. “Sıçtık!” dedim kendi kendime, “Bizim ekonomik kriz sittin sene bitmez artık!.. Bu burada kalmaz; kim bilir neler olacak bundan sonra. Allah sonumuzu hayretsin.”

Nitekim öyle de oldu. O günden sonra tüm dünyada her şey daha kötüye gitti.

Bugün 11 Eylül’ün 20’nci yılı.

Yine çok konuşulacak… Haber siteleri, televizyonlar, gazeteler, dergiler “11 Eylül” yazı, haber ve yorumlarıyla dolacak… Sosyal medyada fotoğraflar, videolar, caps’ler paylaşılacak…

11 Eylül deyince benim aklıma ilk önce, o gün Tekel bayiinde yaşadıklarım, izlediklerim ve “Bizim 2001 krizi n’olacak?” diye dertlenmem geliyor.

Beş altı yıl ya da daha sonra izlediğim, Michael Moore’un yaptığı “Fahrenheit 9/11” isimli film ise 11 Eylül deyince aklıma gelen ikinci şey.

O filmde anlatılanların (ve tabii ki anlatılamayanların) tamamıyla doğru olduğuna inanıyorum.

Sanırım o gün, dünya geri dönülemez bir yola girdi ve freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor.

Hani bir fıkra(*) var ya… O geliyor aklıma… Fıkradaki gibi… ABD bizim başımızı okşuyor ve “Niye üzülüyorsun ki?” diyor, “Belki de hakkında hayırlısı budur?..”

(*) Fıkrayı bilenler bilmeyenlere anlatsın.

* Linke tıklayınız.