Boynumda fotoğraf makinesi ile Kazancılar Çarşısı’nın ara sokaklarında gezerken önümde beyaz bir minibüs durdu; şoför mahallinin penceresi açıldı ve bu genç ile aramızda şu diyalog başladı:
– Selamünaleyküm dayı… Kolay gelsin. Fotoğraf mı çekiyon?
– Evet.
– N’apıyon çektiğin fotoğrafları? Bir yerde paylaşıyon mu?
– Evet.
– Nerede?
– Instagram’da.
– İsim neydi dayı?.. Adres?..
Bu arada minibüsün arkasına üç dört araç geldi, korna çalmaya başladı… Yol istiyorlar… Bizim delikanlı kapıdan sarkıp, “İki dakka durun yahu!.. Gidecik!..” diye bağırdı, cebinden telefonunu çıkardı:
– İsim?
– Mustafa Öncül.
Telefonu uzattı, Instagram’a yazdığı ismi gösterdi: Mustafa Öncü
– Sonunda bi’ de “le” var.
– Bu mu?
– Evet.
– Fotoğraflar güzelmiş dayı. Beni de çekecen del mi?..
Minibüsün arkasındaki araç sırası da korna sesleri de arttı; delikanlı gene pencereden sarkıp fırçaladı arkadakileri, sonra bana döndü “Tamam dayı, çekebilin,” dedi. Ben de bu fotoğrafı çektim.
– Tamam mı?
– O güzel fotoğrafların orada paylaşacan del mi?
– Bilmiyorum.
– Bakale… Ekledim seni. Takipteyim.
– Eyvallah.
Delikanlı minibüsü sürdü, yola devam etti.