Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul’da bir kahvecide sohbet ederken anlatmıştım Fem’e…
Üstünden bir gün bile geçmedi… Mehmet Saygın’ın(*3) anlattığı kütüphane anısını okuyunca, burada da paylaşmak istedim.
Benimki de bir başka kütüphane anısı.
Hayatıma yön veren güzel insanlardan, ilk üç içerisine gönül rahatlığı ile yazacağım öğretmenlerimden birincisi, ilkokul öğretmenim Zerrin Topbaş’lı bir kütüphane anısı…
Zerrin öğretmen bir gün, “Çocuklar,” dedi, “Yarın beşer(*1) lira getirmenizi istiyorum. Sınıfımıza kütüphane yapacağız.”
Sonra bu beşer lira mevzuunu açıkladı:
“Çocuklar… Beş liraya bir ya da iki kitap alıp okuyabilirsiniz. Ama sizin her birinizin vereceği beşer liraları toplayıp, bu para ile bi’ sürü kitap alabilir, hepimiz çok daha fazla kitap okuyabiliriz.”
Ertesi gün herkes beşer lirayı getirdi, Zerrin öğretmene verdi. Sınıfımız 35 kişiydi; çok para topladık sınıf kütüphanemiz için!
Zerrin öğretmen o parayla sınıfımıza bi’ sürü kitap alıp geldi… Okulun deposundan eski bir dolabı bulup getirtti hademe Mustafa abiye… Temizledi, düzenledi, kitapların hepsini dolaba özenle yerleştirdi… Bir de kilit uydurdu dolaba; anahtarını da Kitaplık Kolu arkadaşımıza verdi. Aldığı kitapları “Kütüphane Defteri” dediği bir deftere tek tek yazdı…
Sonra ne yapacağımızı anlattı bize.
“Çocuklar… Okumak istediğiniz kitabı Kitaplık Kolu’ndan isteyeceksiniz… Kitaplık Kolu arkadaşınız, istediğiniz kitabı size verirken, kitabı aldığınız tarihi ve okuyup teslim ettiğiniz tarihi Kütüphane Defteri’ne kaydedecek. Her ay sonunda da en fazla kitap okuyan arkadaşınıza hep birlikte bir ödül vereceğiz.”
Zaman içinde kütüphanemize yeni kitaplar alıp koyduk, kitap sayımız da okuduğumuz kitaplar da hızla arttı.
Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı”nı da, Aziz Nesin’in “Şimdiki Çocuklar Harika”sını da, Kemalettin Tuğcu’ları da o zaman okudum.
İlkokulu bitirirken de, Belediye Çay Bahçesi’nde düzenlediğimiz veda gününde “Hababam Sınıfı”nı hediye etti bana Zerrin öğretmen… (*2)
Eğer dileğim kabul olacaksa dileyeyim… Kabul olmayacaksa da dileyeyim… Belli mi olur… Bakarsınız ki hacet kapısı açıktır ardına kadar; dileğim dalıverir içeri, hooop diye!
Dileğim odur ki… Şans her çocuğun yüzüne gülsün ve onları Zerrin Topbaş gibi öğretmenlerle karşılaştırsın.
NOTLAR:
*1- Zerrin öğretmenin istediği para miktarını hatırlamıyorum. Buraya yazdığım beş lira, temsili bir miktardır. Ama eminim ki… Zerrin öğretmen o zaman, herkesin getirebileceği, hiç kimseye yük olmayacak bir miktarda para istemişti bizden.
*2 – Zerrin öğretmenin bana hediye ettiği “Hababam Sınıfı”nın kapağı işte buydu. Lakin kalkıp kitaplıktan o kitabı arayıp bulmaya üşendiğim için, bu görseli internetten aldım.
*3- Bu yazıyı yıllar Facebook’ta Mehmet Saygın’ın bir paylaşımının altına yorum olarak yazmışım… Sonra orada kaybolup gitmesin diye Facebook’un Notlar’ına eklemişim… Bugün (29 Mart 2024 Cuma) Facebook hatırlatmalarında karşıma çıktı. Ben de Facebook’un hızla akan ve anlık değişen gündeminde kaybolmasın diye bu kez de buraya aldım.