“Bir Burhan Altıntop kolay yetişmiyor Aslı!”
İlkokulun iki ya da üçüncü sınıfındaydım… Belki de dört. Öğretmenimiz Zerrin Topbaş Türkçe derslerinin bir tanesini okumaya ayırır, okuması güzel olan arkadaşlarımıza sırayla kitap okuttururdu. Her kitap sanırım birkaç ayda biterdi.
Storytel, Sesli Kitap yokken Zerrin Öğretmen vardı; bu uygulamaların kanlı canlı olanlarını taa o zaman icat etmişti.
Aziz Nesin’le, Rıfat Ilgaz’la yani mizah ile o zamanlar tanıştım, o günden sonra da hiç kopmadım ve hatta mizah bir bakıma mesleğim de oldu.
Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’dan sonra GIRGIR ile tanıştım.
Zerrin Öğretmen’den sonra yeni bir öğretmenim olmuştu:
Oğuz Aral
70’li yılların başlarında kendimce çizmeye başladığım karikatürleri bir mizah dergisinde yayımlayabilme cesaretini verdi Oğuz Abi. Anadolu’daki birçok genç gibi ben de özene bezene çizdiğim karikatürleri GIRGIR’a göndermeye başladım.
GIRGIR, ÇARŞAF, FIRT, ÇİVİ, USTURA, SALATA… Elime geçen mizah dergilerinin her köşesini deli gibi okuyor, adeta hatmediyordum.
GIRGIR’da ilk karikatürüm yayımlandığında sanırım 15 yaşındaydım.
O gün dünyanın en mutlu insanı bendim.
Müthiş heyecanlandım ve o heyecanım hiçbir zaman bitmedi, hatta artarak devam etti.
Arttı eksilmedi, taştı dökülmedi.
Mizah, hayata ve insanlara bakışımı da çok etkiledi ve şekillendirdi.
Önce günlük hayattaki abuklukların daha neşeli, keyifli taraflarını görmeyi öğretti bana, sonrasında da bu gördüklerimi mizah aracılığı ile anlatmayı.
Çizdiğim karikatürlerde, yazdığım mizah yazılarında bu abuklukları anlatmaya gayret ettim.
Bizim memleketin toprakları abuklukların her türü için ziyadesi ile verimli olduğu için hiçbir zaman malzeme sıkıntısı çekmedim. Hani bir politikacı “Allah verdikçe veriyor!” diyordu ya… En yakınımızdan en uzağımıza, dağ taş malzeme dolu; adeta gökten malzeme yağıyor!
Eskisi gibi karikatür çizmesem de vakit buldukça bazen bir öykü, bazen deneme, bazen küçük şakalar, bazen küçük mırıldanmalar ve homurdanmalar yazıyorum.
Benim için bir nevi terapi oluyor yazıp çizmek.
Bazen bir kuyuya “Midas’ın eşekkulakları var!” diye bağırıp rahatlıyor, bazen de camı kırıp odaya düşen topu alıp balkona çıkıyor, “Kesiiim ha, kesiim mi?!..” diye bağırıyorum. Çoğu zaman kesmeye kıyamasam da bazen sadece kesmekle kalmıyor, o viral sosyal medya videosundaki atletli abi gibi balkondan aşağı atlıyorum.
* * *
“Ben de Nişantaşı çocuğuyum!..”
Mizah dergileri yavaş yavaş (ya da çok hızlı) kapanmaya başlayınca, mizah önce televizyonlarda sonra da sosyal medya mecralarında kendine alan açtı; dünün usta karikatüristleri, mizah yazarları birbirinden başarılı televizyon dizileri, filmleri yazmaya ve çekmeye başladı.
Zamanla eski ustalara yenileri eklendi.
Mizah dergilerinde hayranı olduğumuz karakterler ve onlar gibi onlarca yüzlerce yeni komik karakter televizyon ekranlarında her gün arzı endam etmeye başladılar.
Televizyon dizileri, programları yeni mizah dergileri oldu adeta!
Yeni nesil mizah yazarları içinde en beğendiğim yazar hangisi diye düşünüyorum bazen ve hiç düşünmeden cevaplıyorum kendi sorumu:
Gülse Birsel
Günlük hayatın içinden harika konular bulmakla kalmıyor, bu konuları harika analiz ediyor, harika esprilerle renklendiriyor ve harika karakterler yaratıyor.
Yıllar önce hiçbir bölümünü kaçırmadığım ve her bölümünü kahkahalar atarak izlediğim Avrupa Yakası dizisi mesela…
Nasıl güzel karakterler yaratmıştı Gülse Birsel.
Hemen hepimiz çevremizdeki insanlardan birer parça buluyorduk bu karakterlerde, “Aaa bu bizim Mustafa Bey’e ne kadar benziyor, şu aynı Hatice Abla, bu bizim bakkal Mehmet sanki!..” diyorduk.
Gülse Birsel’in yarattığı onlarca karakter arasında benim en çok sevdiğim, beni en çok güldüren ise Engin Günaydın’ın büyük bir başarı ile canlandırdığı Burhan Altıntop karakteri oldu.
İzlerken, “Gülse Birsel, Burhan Altıntop’u yazarken kimden esinlendi acaba?” diye çok merak ettim hep.
Dediğim gibi, Avrupa Yakası’nın her bölümünü büyük bir keyifle izledim ve
hâlâ izlemeye devam ediyorum. Benim gibi Avrupa Yakası tiryakilerine adres vereyim; bu güzel diziyi YouTube’tan izleyebilirler. Ben birkaç tur atıp başa döndüm, yeni turlara doğru ilerliyorum.
Geçen gün sanırım X’te okudum, Gülse Birsel yeni bir dizi yazıyormuş. Umarım yine Avrupa Yakası gibi bir şaheser çıkar ortaya.