Bir iş hanında asansör bekliyoruz… Yukarı çıkacağız… Asansör geldi. Küçücük bir asansör… En fazla üç dört kişilik…
Bindim. Arkamdan beş kişi daha bindi… Ben yaklaşık 100 kiloyum… Öteki binenler de aşağı yukarı ben gibiler… 100 olmasın da 90 olsun.
Asansörün dört kişilik olduğu söyledim nezaketimi korumaya çalışarak…
“Kafanı yorma bey… Bi’ şey olmaz.” dediler koro halinde…
Bunlar dillerini ortak olarak kullandıklarına göre… Beyinlerini de ortak kullanıyorlardır. E beynimizin yüzde onunu bile kullanamadığımızı düşünürsek (ki bunların kullandığı kısmın yüzde bir civarında olduğunu sanıyorum) asansör arkadaşlarım o yüzde birlik kısmı da beşe bölüp kullanıyorlar!
Yani… Benim bu arkadaşlara, dört kişilik asansöre, altı zebella gibi adamın binmesiyle bir şeyler olabileceğini anlatmam beyhude bir uğraş olur. Ben de “Peki,” dedim, asansörün bana tahsis edilen 45 numara bir çift ayakkabının sadece burun kısımlarının sığabileceği kadar alana çekildim.
“Ben dememiş miydim?!..” diye başlayan iki çift laf söylesem şunlara… Kime ne laf diyeceğim ki?!..
Asansörden hemen inmek geliyor içimden ama… Yiğitliği de elden bırakmak işime gelmiyor. Adamlar arkamdan, “Sanki kendininki can da, bizimki patlıcan ha!.. Biz kendimizi düşünmüyor muyuz be!.. Ödlek olum ödlek bunlar!.. Korkak!..” gibi laflar sarf etmesinler diye inmedim de…
Korkak olmayan arkadaşlarım bastılar bilmem kaçıncı katın düğmesine… Asansör hareket etti… Ben diyeyim 50 siz deyin 60 santim çıktı yukarıya… Önce durdu… Sonra yavaş yavaş aşağıya doğru inmeye başladı. Bu hızla aşağı kadar inerse sorun yok… Ama gittikçe hızlanarak inersek kötü!.. Neyse ki bu iniş fazla sürmedi, iki katın arasında bir yerlerde durdu asansör.
“Ben dememiş miydim?!..” diye başlayan iki çift laf söylesem şunlara… Kime ne laf diyeceğim ki?!..
Bir şey dememe gerek kalmadı, kendileri konuşmaya başladılar:
“Allah allaaaah!.. Yahu biz her gün buna altı yedi kişi biniyoruz gene de bana mısın demiyor, inip inip çıkıyordu… N’oldu buna yav!”
“Yeni anlaştıkları servis beceremiyor bu işi. Geçen motoru değiştiler ya… Kesin ucuz bi’ motor aldılar, o da çekmez tabii!”
“Yok ya… Adamların günahını alma. Burada voltaj düşükmüş, o yüzden motor dönmüyormuş kâfi miktarda.”
Be Allah’ın belaları, normal ağırlıkta dört adam için yapmış bunu adam! Senin gibi ayılar hesapsız, sorumsuz bir şekilde içine dolsun diye değil!..
“Amarikan filmlerinde görüyoruz… Adamlar yirmi beş otuz kişi biniyorlar asansöre… Hem de gökdelene çıkıyor! Bizimki beş altı kişiyle iki kat çıkamıyor!.. Gavur yapıyor abi!.. Bizim onların seviyesine gelebilmemiz için daha 100 fırın ekmek yememiz gerek.”
Daracık, mezar gibi yerde, havasız, sıcak, ter kokuları içinde bunaldığıma mı yanayım, bu gereksiz, anlamsız ve de insanı verem eden muhabbetleri dinlemek zorunda kalmama mı?.. Gel de kafayı yeme!..
Be Allah’ın belaları, normal ağırlıkta dört adam için yapmış bunu adam! Senin gibi ayılar hesapsız, sorumsuz bir şekilde içine dolsun diye değil!..
Muhabbetleri ile beni verem ettikleri yetmiyormuş gibi, bir de bana tasdik ettiriyorlar!
“Şimdi misal… Bu asansör aşağı düşse hızla… Asansör yere değene kadar sürekli sıçramak gerekiyormuş. Eğer asansör yere değdiğinde, sen havadaysan hiç bir şey olmazmış. Doğru mu bey?.. Sen okumuş bir adama benziyorsun. Gerçekten de bir şey olmaz mı?..”
“Öyleymiş öyle… Onu ben de duydum. Ama sürekli zıplamana gerek yok. Katları say. Tam yere değecekken bir kere zıpla yeter. Yani, bence öyle… Değil mi abi?..”
Hey Allah’ım sen aklıma mukayyet ol!..
“Aslında arabalardaki hava yastığı gibi, asansörlere de hava yastığı yapsalar… Asansör aşağı düşerken, altında bir hava yastığı açılsa… Asansör yere çarptığında hiç bir şey olmaz. Haksız mıyım bey?”
Hey Allah’ım sen aklıma mukayyet ol!… Be rezil herifler!.. Bunlara kafa yoracağınıza, şu asansöre adabınızla binseniz olmaz mı?!..
Neyse… İş hanının görevlisi geldi. Şimdi çıkarır bizi…
“Alooo!.. Hıdır Efendi geldin mi?!..”
Aman Allah’ım!..
“Geldim efendim. Biraz sabredin. Servisi çağırdım, on dakikaya kalmaz gelir.”
“Tamam tamam… Dert etme. Biz iyiyiz. Sen bize şu aralıktan bi sigara atsana. Patladık burada sıkıntıdan. İki duman tüttürelim de kendimize gelelim!..”
Aman Allah’ım!.. Bir de sigara içecekler!..
N’olur Allah’ım n’olur?!.. Şu servis çabuk gelsin. Hemen gelsin, şimdi gelsin!..
…
-
Bu öyküyü yanılmıyorsam 1999 yılında yazmıştım. Nereden aklıma geldiyse… Birkaç küçük düzeltmeyle burada da paylaşayım istedim.